

Müzik, melodi, ritim ve enstrüman birlikteliği olduğu için tarih, coğrafya, sanat, folklor ve terapinin işbirliğidir. Bu açıdan bakınca müzikal değerler konu içine girer. Gobustan’daki 12-14 bin yıllık dans edeninsan figürleri, Doğu Türkistan’da Hoten şehri yakınlarındaki 6-8 bin yıllık yine dans eden insan figürleri, 4000 yıllık Pazırık çengi, 1200 yıllık Göktürkyaylı kopuzu bu zenginliği belgeler.
Uygur ve Çin kaynaklarına göre MÖ 3000 yıllarına giden birtarih içinde müzik ve hareketin yaşayışta etkili olduğunu görmekteyiz. Ve yineeski dönemde Uygur Türklerinde pirhon,Kazak, Kırgız, Altay, Türkmen ve Özbek Türklerinde kam, baksı (bahşa, bahşı)adı verilen tedavicilerin bulunduğu ifade edilmekte ve bunların bazıuygulamalarının günümüzde de devam ettiği gözlenmektedir. Bu hekimler melodi veritim birlikteliği ile kutsal bazı kavram ve figürlere yönelerek Ataruhu ilebağlantı kurmaya çalışarak ve sezgi yoluyla elde ettikleri deneyimlerinihastaya uygularlar. Genelde kullandıkları müzik aletleri yaylı kopuz, dombra, ağız kopuzu ve ritim aletleridir. Müzikal açıdan pentatonik (beş sesli) nağmelerle ve dört adımlı ritimlerle terapiyi gerçekleştirdikleri görülür. Bu eski dönemde kullanılan beş sesli müziğin, günümüzde dünyada önde gelen Londra Rempton Enstitüsü’nde otistikçocuklara uygulandığı, kendine güven ve kararlılık verdiği ve beyinde alfa veteta dalgalarını artırdığı tespit edilmiştir. Bu enstitünün uygulama ve eğitim faaliyetleri dünyada da kabul görmüş ve pek çok ülkede müzik ile tedavinin temel uygulama geleneğini meydana getirmiştir.
Beş seslilik Türk kültüründe hem trans oluşturucu, hem detedavi edici özelliğini sürdürürken, kültürel açıdan bazı duyguları ifadesi yönünde folklor ve sanat icraatına da temel olmuştur.
Adı geçen beş seslilik gelişmeye devam ederken bir yandan daTürkmenistan, Özbekistan, Afganistan, Kazakistan, İran, Azerbaycan, Uygur ve Altay bölgelerini içine alan Horasan kültüründe, makam musikisi gelişmiş olup, binyıllık bir zaman boyutunda beş yüze yakın musiki makamı oluşmuş ve bunlardan kırk kadarı Türk kökenli müzik terapi literatürüne girmiştir. Farabi, İbni Sina, Ebubekir Razi başta pek çok tıp, sanat ve kültür insanının kitaplarında tasnifler halinde yer almıştır. Bu tasniflerde hangi makamların hangi organlara ve hangi duygulara, hangi zamanda etkili olduğuna dair deneyime dayalı bilgiler aktarılmıştır. Yine bu bilgilerden makam seçimi, hastalığın teşhisi, tedavi vetedavi sonuçlarına ait kanaatler için nabız teşhisi, yüz rengi teşhisi, idrarteşhisi ve konuşma anamnezi vb kullanılmıştır. 900 sene önce de, Selçuklusultanı Nurettin Zengi tarafından yaptırılan Nurettin Hastanesi’nde müzik terapiilk defa sistemli bir şekilde kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde Kayseri, Sivas,Amasya, Manisa, Bursa ve Edirne şifahanelerinde bu konuda terapi uygulamalarıyapıldığı ve haftada üç gün hastalara uygun makamların ney, çeng, santur,miskal (musikar), ud, keman, rebab ve ritim aletleri ile icra edildiği,özellikle Evliya Çelebi seyahatnamesinde ve diğer bazı eserlerde yazılmıştır.
Müzikle tedavinin tarihi tıp kadar eskiye gitmektedir. Çünküinsanlar, tedavi araçlarını çoğu kez bir arada kullanıyorlardı. Homer,ameliyatlarda müzik kullanmış ve başarılı olmuştur. Eflatun, özellikle müziğinöğretilmesi üzerinde çok durmuştur. Askulap, sağırlığı tedavi etmek içintrampet kullanmakla meşhurdur. Gerek Cicero, gerek Celsus, müziğin akılhastaları üzerindeki iyi etkisinden bahsederler. Celsus, akıl hastalıklarınıntedavisi konusunda şöyle demektedir: “Saldırganlıkların kamçılamak yolunabile gidilerek kontrol altına alındığı akıl hastalarında olduğu gibi, bütündiğerlerinin de saldırganlıklarını sınırlamak lazımdır. Bazı hastalarda yersizgülmeler, azarlamalar ve tehditlerle engellenmelidir, diğer bazılarındakimelankolik düşünceler yok edilmelidir ki, bu amaç için müzik ve gürültülerkullanılabilir” (5).
Aristoxenes, müziğin yemek sırasında iyi gittiğini, çünküzihnî ve fizikî aşırılığı müziğin simetrisinin bertaraf ettiğini söyler.Maerobius da müziğin hastaları tedavi ettiğini söylemektedir (5).
İskandinav halkları arasında şarkıların ve melodilerin,hastaları tedavi etmek, ya da insanları hasta yapmak, yaraları iyileştirmek,kanı durdurmak, ağrıyı dindirmek ya da uyku temin etmek için kullanıldığısöylenir (5).
Eski bir İzlanda şiiri olan Havamal’da şu satırlar vardır:”Bende öyle şarkılar vardır ki, hiçbir kralın karısı, hiçbir insanoğlutekrar edemez. Bunlardan birinin adı Yardımcı’dır. Bu, sana ihtiyacın olduğuzaman, hastalığında, üzüntünde ve bütün güçlüklerinde yardım eder. Ben öyle birşarkı biliyorum ki, eğer usta hekimler olmak istiyorlarsa bütün insanoğullarıonu soylemelidirler” (5).Anglo-Sakson kitaplarında terapatik değeri olduğuna inanılan şarkılardanbahisler vardır (5).
Müzikle tedaviyi kliniğe ilk sokmak isteyenlerden biri,tanınmış nörolog Philippe Pinel’dir. 1872’de Fransa’da Pinel’e henüz gençyaşında iken, ihtilal komitesi tarafından iki büyük kilise hastanesindeki elliakıl hastasını güneşe çıkarmak ve ayak zincirlerini kırma izni verilmişti (6).İlk defa olarak bu cesurane girişimi yapan Pinel, sonradan Bicetre hastanesindeçalışırken de moral tedavisi içine müziğin de sokulmasını teklif etmiştir.
Dr.Willer Van de Wall, Amerika’da müzikle tedavide ilk adımıatanlardandır. 1920 senesinde Pensilvannia ve New York eyaletlerinin hastane vehapishanelerinde, müziğin insan ruhu üzerindeki etkilerini araştırmıştır.Wall’a göre müziğin insan ruhu üzerinde yatıştırıcı ve stimüle edici etkilerivardır (6).
Licht, müzikle tedaviyi aktif ve pasif olarak iki farklıgrupta inceler. Müzik hastalarda dikkati arttırır, ilgiyi devam ettirir vedavranışa da etki ederek bir rahatlık sağlar (6).Radin, müziğin ilkel insanlarda olumlu etkileri olduğunu belirttikten sonra,onun din adamının bir sembolü olması ve hastalığa yolaçan kötü ruhları kontroletmesinden dolayı, tedavide değer taşıdığını söyler (6).Zanker ve Glatt’a göre müzik, şuur dışına etki ederek, refulmanları dışarıçıkartmakta ve böylece bir çeşit katarsis yapmaktadır (6).Murineddu ve Drake de müziği, dikkati toplayıcı bir uyarıcı ve davranışa yönveren bir oluşum olarak kabul ederler. Müzik, ajite hastaları sakinleştirdiğigibi, içine kapanık hastaları da uyanık hale getirir. Hastalara müzikdinletmekle, dikkatlere yön verilir ve patalojik fikirlerden hastalaruzaklaştırılır. Müzik sayesinde realite ve çevre ile olan ilgisi artar ve hastakendisini daha sosyal hissetmeye başlar (3).
Frey, müziğin hipnotik olarak etki ettiğini, ajite hastalarırahatlattığını belirtirken (4),Polonyalı Damianowski, ruhî hastalıklarda müzik tedavisini Pavlov’un şartlırefleks teorisine uyarak, bir şartlı tedavi olarak görür (6).
Ancak, bütün bu hazırlıklara rağmen, müzikle tedavi son elli-atmışyılda psikiyatri kliniklerine girebilmiştir. Altshuler 1947’den beri MichiganDevlet Hastanesi’nde müziği tedavi programı içine sokmuştur (1).Altshuler’i 1948’de Ainlay, 1950’de Mann, 1955’de Blair. 1956’da Gilliland,1957’de Shervin izlemiştir (6).
Gaerdner ve Paul nevrozlarda, Jaedicke, Klimakteriunipsikozlarında, Gillis ve Lesceiles şizofrenide, Altshuler ve Lucas depresyonda,Kratter oligofrenide, Zanker ve Glett de alkoliklerde ve nevrozlarda müzikletedavi ile olumlu sonuçlar almışlardır (6).
Son yıllarda Oswald (1967), Koh ve Hedlund (1969)şizofrenler üzerinde, Diephouse (1964) ve Scott (1970) çocuk psikiyatrisinde,Zonneveldt (1969) nevrozlarda, Weber (1967) çeşitli psikodisleptiklerde meydanagelen deneysel psikozlarda, Neli (1965), Schultz (1969), Ruiz ve Pilon (1969)Üirich (1969), Koffer (1969), Dickens ve Sharpe (1970) grup psikoterapilerindemüzikle tedaviyi uygulamışlardır (6).
Müzikle tedavi metotlarının araştırılmasına Amerika’da ilkolarak II. Dünya Savaşından sonra Müzik araştırma merkezinde ve Walter ReedHastanesi’nin bir bölümünde başlanmıştır (6).Halen Amerika’da müzikle tedavi cemiyeti faaliyette olup, bu cemiyete sadecemüzik ve müziğin psikiyatride kullanılışı konusunda çalışmalar yapmış olanlarkabul edilmektedirler. Cemiyete alınanlar, kişilikleri, uyum yetenekleri, görüşyeterlilikleriyle olduğu kadar, müzik yetenekleriyle dedeğerlendirilmektedirler. Bugün, birçoğu Amerika’nın orta ve batı bölgelerindeolan tıbbî kolej ve üniversitelerinde özel müzik terapi kurslarıdüzenlenmektedir. Ancak bu işle uğraşanların özel bir eğitimden geçmelerişarttır. Kaliforniya eyaleti resmî olarak ilk defa müzikle tedavi metodunumecburi kılmıştır. Bunun arkasından Kaliforniya’yı örnek alan diğer eyaletlerde bu metodu uygulamaya başlamışlardır (6).
Geri zekalı çocuklarda tedavi amacıyla yapılan musikîuygulamaları 1940 yıllarına kadar gider. Kratter, Michael ve Smith, Hutt veGibby, Gaston Francis ve Rarick, Hunt, Hudson ve Spivack, mental gerilikgösteren çocuklarda olumlu sonuçlar almışlardır (6).Michael’e göre müzik, sözel olmayan bir iletişim olması sebebi ile, geri zekalıçocuklarda interpersonal ilişkileri kuvvetlendirmekte, onlara sosyal bir güçkazandırmaktadır (6).Michael, Smith ile yaptığı diğer bir çalışmada geri zekalı çocuklara müziğipsikoterapi ile birlikte uygulamıştır (6).Gastron, grup dinamiğinin kuvvetlenmesinde müziğin büyük katkısı olduğunu vemüzikle kusursuz bir tedavi ortamının sağlandığını işaret etmektedir (6).Dybwad, Hutt ve Gibby, Stockbine, Weigl, Goda; idio derecesinde derin bir zekageriliği gösteren çocuklarda bile müzikle tedavinin olumlu neticelerverebileceğini belirtmişlerdir (6).
Otistik çocuklarda müzik, çocuklarda içe dönükkişiliklerinin terki, dış dünyaya açılımı için bir yoldur. Bu çocukların,tedavi dışında da soyut bir tarzda müziğe dikkat ettikleri gözlenmiştir. Bukonuda ilk çalışma 1947 yılında Despert tarafından yapılmıştır (14,20). Onudaha sonra Bergman, Escalone (1949), Mahler (1952), Shervin (1953), Settiage(1959), Rimland (1964), Robinson (1966)’un çalışmaları izlemiştir (6).
Yaşlı ruh hastalarında müzik, tedavi değeri olarak belkifazla bir şey vermeyebilir. Lakin ritme ve vokal çalışmaya katılma eylemi,birlik, yalnız olmama hissi ve güven duygusu verebilir, sıkıntıyı azaltabilir.Bu şekilde tedavi ilk kez 1954 yılında Wells tarafından yapılmıştır. O’nu dahasonra Andrus (1955), Hail (1957), Altshuler (1960), Hart (1960), Wallin (1962),Chachere (1966) ve Kurz’un çalışmaları takip etmiştir (2,6,7).
Yaşlı hastalarda böyle bir tedavi ile, hastaların düşmancave agresif tutumları yumuşamakta, bencil ve çocuksu davranışları azalmakta,hafızaları kuvvetlendirilmekte ve bir hoşgörü hali kazanmaktadırlar (6,7).
Bugün için dünyada çeşitli müzikal malzemeleri kullanan(melodi ritim enstrüman vb) pek çok müzik terapi uzmanı görev yapmaktadır.Örnek olarak Almanya’da 3000 müzik terapi uzmanı, Güney Kore’de 1000 müzikterapi uzmanı olduğu söylenmektedir.
Batı temelli çeşitli ülkelerde müzik ve hareket terapisininkabul görmesi için kanıta dayalı araştırmalar yapılmış ve pek çok laboratuarbulgularından sonra tartışmasınız doğruluğu kabul edildiği için eğitim veuygulamaya geçirmiştir.
Yakın bir zamana kadar Türk müzik ve hareket terapi geleneğinintedavi edici etkisine yabancı olan Batı ülkeleri, yine kanıt dayalı deneylerdensonra bu geleneğin etkilerini kabul etmişlerdir: Avusturya Viyana Meidlingklinik çalışmaları (nöroloji servisinde komadaki hastalara uygun Türk müzikterapi almakları uygulandığında alfa ve teta ritimlerinin çoğaldığı EEG iletespit edilmiştir. Yine Meidling klinikte geriatri, onkoloji, immünoloji,kardiyoloji dallarında Türk müziğinin etkisi konusunda projeler devametmektedir), Berlin Urban hastanesi nöröfizyolji araştırma ve uygulamaçalışmaları, Kolombiya Üniversitesi New York Presbyterian Hastanesi kalpcerrahı Dr. Mehmet Öz’ün kardiyoloji alanındaki uygulamaları ve gözlemleri, Cerrahpaşatıp fakültesi psikiyatri Anabilim dalında 1976-1994 yılları arasında Yard. Doç.Dr. Rahmi Oruç Güvenç tarafından yapılan müzik ve hareket terapisi klinikpsikoloji doktora çalışma ve uygulamaları, 2007 yılında Gazi ÜniversitesiAlgoloji Anabilim dalında Prof. Dr. Avni Babacan ve ekibi tarafından yapılanAlgoloji araştırma çalışmaları (bu çalışmada seans öncesi ve sonrası hastalarınkan değerleri ölçülmüş ve seans sonrası da stres hormonlarının %40 oranındaazaldığı gözlemlenmiştir), yine Gazi Üniversitesi çocuk psikiyatrisi bölümünde,Prof. Dr. Elvan İşeri ve ekibi tarafından yapılan çalışmalar (seans sonrasıyapılan testlerde seansa katılan otistik, spastik ve mental geriliği olançocuklarda öğrenme ve iletişimin arttığı gözlenmiştir), Ankara Numune hastanesiOnkoloji bölümünde kemoterapi alan hastalara müzik ve hareket terapisi uygulamaları(anksiyete ve komplikasyon testleri uygulanmaktadır), Dr. Gülşat Akmemet tarafındanyapılan biyorezonans çalışmaları (biyorezonans aletiyle teste tabi tutulanlarınenerji seviyelerinde olumlu yönde büyük farklılıkların oluştuğu gözlenmiştir), İstanbulMemorial Hastanesi’nde, kardiyolog Prof. Dr. Bingür Sönmez, Anestezist Dr. ErolCan ve ekipleri tarafından takriben 2006 yılından bu yana yapılan çalışmalar(kardiyoloji yoğun bakım merkezinde, kalp hastalarına müzik terapi uygulanmaktave korku, endişe, anksiyete ve huzursuzluk gibi duyguların azaldığı klinikgözlemlerle doğrulanmaktadır).
Genelde dünyada bu konuda yapılan çalışmalarda müziğin uygundesibel ve ritimle ve natürel enstrümanlarla emprovizasyon tarzında uygulanmasıylabeyinde limbik sistemin etkilendiği ve duyguların değiştiği, hormondeğişiklikleri olduğu, psiko galvanomik reflekslerin değiştiği, ve anksiyetenin değiştiği vb gözlenmiştir.
Kaynaklar
1. ALTSHULER, I. M.: “The theory and practice of music therapy”. II. int.Kong. für. psychiat. Congress Repdrt, Zürich Switzerland 111:365-371, 1957.
2. BOXBERGER, R., COTTER, W. V.: “Music therapy for Geriatric patients”. Music in therapy (Ed. E.T.Gaston). New York Macmillian Company 1968, 271-278.
3. ÇOBANOĞLU, E.: “Ruh hastalıklarının güzel san’atlarla tedavisi”. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 13: 257-262, 1962.
4. FREY, E.; “Music und psychotherapie”. (Schveiz Arch.Neurol.Psychiatrie. 67:2, 274-291, 1951).
5. GARRISON: “Müzik ve Tedavi San’atı” Bulletin I.
6. GREBENE, Bekir Dr.: “Müzikle Tedavi”. Güven Kitapevi Yayınları, Ankara, 1978.
7. NORDOFF, P., ROBBINS,C.: “improvis.ed music as Therapy for Autistic Children. Music inTherapy”. (Ed. E.T.Gaston). New York, Macmillian Company 1968, 329.