“Sema ve onda okunan şiirlerden, bahar ve baharın çiçeğinden,
ud ve onun titrek sesinden kim zevk almıyorsa onun mizacında bozukluk vardır.”
Hz. Muhammed
Müzik, varoluşundan bu yana insan hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Öte yandan bir millî kültürün hem birleştirici unsuru hem de sonraki kuşaklara aktarılmasında sahip olunan en önemli araçlardan biridir. Tedavi amaçlı kullanılması ise oldukça eskilere dayanmaktadır. Bununla birlikte bu aracın yerinde ve doğru kullanılması çok büyük bir önem taşımaktadır. Zira Süheyl Ünver’in ifade ettiği gibi “musiki âşıkın aşkını, fâsıkın fıskını artırır”.
Ata ruhunun yaşatılması, millî kültür değerlerimizin kuşaklara ve farklı coğrafyalara aktarılması, müziğin hem bir kültür, hem bir şifa hem bir öze dönüş, hem de bir sevgi unsuru olarak kullanılmasına hizmet eden bir grubu ve kurucusu olan bir güzel insanı ve gönül ehlini tanıtmak istiyoruz sizlere: Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu (TÜMATA).
TÜMATA “1976 yılında, Türk musikisinin doğuşunu, gelişmesini, tedavi değerini, repertuar ve enstrüman zenginliğini araştırmak ve tanıtmak amacı ile Yard. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç tarafından kurulmuştur. 1991-1995 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi Etnomüzikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’ne bağlı olarak faaliyet gösterdikten sonra, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde, Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Birimi olarak faaliyetine devam etmiştir”.
En az 6.000 yıllık bir geçmişi olduğu ileri sürülen Türk müziğinin hem ülkemizde hem Dünya’da tanıtılması, günümüze ulaşabilmiş repertuar, icra şekilleri, dansları, kıyafet ve dekorları, sosyo-kültürel ve psikolojik kaynakları, modern tıpta yeniden keşfedilen müzik terapinin uygulama malzemeleri, TÜMATA’nın genel faaliyet konularıdır.
TÜMATA Orta Asya’dan Balkanlara, İspanya’dan Avustralya’ya, İngiltere’den İsviçre’ye kadar çok geniş bir yelpazede eğitimler, konserler vermekte; hem Türk müziği ve araçlarını tanıtmakta, hem şifa dağıtmakta, hem manevî kültürün yaşanması ve yaşatılmasında örnek uygulamalar sunmakta, hem de kültürlerarası bir köprü görevi yapmaktadır. Kısaca onların varoluş amacı insanlığın ruh ve beden dünyasını güzelleştirmek ve bütünlüğüne hizmet etmek olarak özetlenebilir.
Bir tarafı Kırgız bir tarafı Kazan Türklerinden olan Oruç Güvenç Hoca, Kütahya Tavşanlı doğumludur. Ancak kültürümüzü özümseyişi, derviş gönlüyle içindeki insan sevgisi, kültürleri bir araya getirme çabası, unutulmaya yüz tutmuş değerleri, bilgileri ve yaşantıları aktararak yorulmak nedir bilmeden insanlığa hizmet duygusu, güleç yüzü ve yumuşacık sesi ile kulaklara olduğu kadar gönüllere de hitap etmesi hasebiyle onun insanlığa ve heryere ait olduğunu söylemek yanlış olmasa gerektir.
Rüyasında kendisine uzatılan ve çalması söylenilen keman ile müziğin dünyasına adım atan Rahmi Oruç Güvenç, uyandıktan sonra babasının ona bir keman hediye ederek rüyasını gerçekleştirmesine yardım etmesiyle kendi dünyasındaki müziği bizlerin de dünyasına taşımıştır. Bizim de ata sazı çeng ile tanışmamız rüyamızda kendisinin bize çeng öğrettiğini görmemizle gerçekleşmiştir. Dileğimiz, öğrenmeyi ve öte aleme geçişi kolaylaştırdığı tespit edilen bu sazın tınısını, büyüleyiciliğini daha yaygın bir şekilde duyurabilmektir.
Etkinliklerine kısaca burada değinmek bu grubu tanımak ve tanıtmak açısından faydalı olacaktır:
- Tasavvuf Seminerleri: Ankara, İstanbul, Yalova, Hamburg, Berlin ve Toronto’da Tasavvuf/ Mesnevi Sohbetleri başlığı altında seminerler düzenlemektedirler. Bu seminerlerde Mesnevi ve Sultan Veled’in Rebabnamesi esas alınarak okumalar yapılır, o anın zuhuratı neyi gerektiriyorsa bir sayfa açılır ve ardından yorumlanır. Allah’ın güzel isimleri anılarak bu çalışmalar zenginleştirilir. Allah dostları, ledün ilmi, insanlığın yüksek değerleri ve tüm bu bilgilerin kişilik gelişimine katkıları ele alınır.
- Müzik ve Hareket Terapisi Uygulamaları: Türklerde müzikle tedavi geleneklerinden olan ve en eski icra şekli olarak bilinen beş sesli (pentatonik) müzik ve Horasan kökenli makam müziği ile birer reseptif (pasif) müzik terapi uygulaması yapılır. Diğer bir reseptif müzik terapi uygulaması da İmaj Terapidir. Doğaçlama (emprovize) bir müzik eşliğinde zihindeki olumsuz kalıpların, duyguların salıverilmesi amaçlanmaktadır. Seans sonrasında yapılan kısa sözlü sorgulama ve paylaşımlarda çok farklı renklerde, şekillerde imgelere, metafizik boyutta algılara ve algı açılımlarına tanık olunur.
- Baksı Dansı: Müzik ve hareket terapisinin en eski uygulamalarından birisi olup, çok eski tarihlerde kam/baksı adı verilen şifacıların müzik eşliğinde arşetipikal hareketlerle hastaları tedavi ettikleri bilinmektedir. Bugün bu tedavi şeklinin yaşatılması hem kültürel hem de şifalandırıcı olması bakımından önemlidir. Eller ve omuzlardan başlanarak yavaş yavaş bütün vücuda yayılan hareketlerle tıkalı alanların açılması, duygu durumunda değişikliğe yol açılması amaçlanmaktadır. Baksı dansı önce öğretilir ardından müzik eşliğinde isteyenlerin katılımıyla uygulanır.
- Sema: Sema hakkında bilgi verildikten sonra tekniği öğretilir ve isteyenlerle birlikte uygulaması yapılır. Semanın sıradan bir dönüş ya da dans olmadığı ama aslında kalbe doğru dönüşle kalbe yöneliş olduğu bilgisinden hareketle kişiyi özüne döndüren, farkındalığını sağlayan, Yaratıcısıyla bağını kurmasına aracı olan bir ibadet, bir dua olduğu da vurgulanır. Bu bağlamda İsviçre, Almanya, İspanya, Avusturya ve Türkiye´de 66 gün 66 gece /40 gün 40 gece /7 gün 7 gece /3 gün 3 gece sema müzik hiç durmaksızın ve alan boş bırakılmasızın devam eden sema çalışmaları yapılmaktadır. Özellikle ülkemizde Yalova Gökçedere’de gerçekleştirilen bu etkinliğe Dünya’nın her yerinden bu yola gönül vermişler, aşıklar, Kuran ve Mevlana gönüllüleri ve meraklıları katılmaktadır.
- Ergoterapi /Müzikterapi Çalışmaları: Türkiye’de ve Yurt dışında bazı Tıp Fakültelerinin, hastanelerin psikiyatri, algoloji, onkoloji bölümlerinde tedavi amaçlı çalışmalar yapılmaktadır. Hastalarda şifa sürecine katkıda bulunan bu çalışmaların çok olumlu geri dönüşleri gözlenmektedir. Türk kültürü ve coğrafyasında şifahaneler göz önüne alındığında bu çalışmaların öneminin yadsınamayacağı açıktır.
- Tıptan Kalbe Kalpten Tıbba Geleceğe Hazırlık/Rejeneratif Tıp ve Spiritüalite Sempozyumları: İnsanın şifa sürecinde ruh beden ve zihnin bir bütün olduğu ve birbirinden ayrılamayacağı anlayışından hareketle tıp fakültelerine yeniden bu anlayışın kazandırılması ve yöntemlerinin belirlenmesi, sanatın özellikle de müziğin tıbbi çalışmalarda kullanılması ve ondan faydalanılması, “sonsuz bilgi ve algıya açık olan insanın” ruhsal/ manevi imkanlardan yararlandırılması ve kendini yenileme sürecinin yaşatılması, hasta hekim iletişiminin verimli bir şekilde sağlanması, Sağlık Bakanlığı bünyesinde manevi bakım ünitelerinin kurulması, din psikologlarının bu alanlarda görev almaları gibi konuların tartışıldığı ve çözümler üretildiği çalışmalar Üniversiteler ve Tıp Fakülüteleri ile işbirliği içinde yapılmaktadır. En son dokuzuncusu geçen yıl İstanbul Üniversitesi’nde yapılmıştır.
- Sufi Tur: “Velilerin ölmeyeceği ancak hal değiştireceği” hadisinden yola çıkarak Anadolu kültürü ve maneviyatını önemli ölçüde etkileyen ve şekillendiren velileri anmak, onları bilinen istirahatgâhlarında ziyaret etmek, onların ulaştığı manevî duyguları anlamaya çalışıp onların halleriyle hallenmek, aynı zamanda da sonraki kuşaklara bu geleneği öğretmek ve nefs eğitiminde kullanmak, samimi duyguların artmasını sağlamak amacıyla gerçekleştirilen bir etkinliktir. 1990 yılından bu yana her yıl Aralık ayında gerçekleştirilen bu etkinlikle seyahatin sağlık için faydalı olduğu bilgisine de hizmet edilmektedir.
- Enstrüman Kursları ve Yapımının Öğretilmesi: Ney, Rebab, Çeng gibi entrümanlar için her seviyeden katılımcıya açık olan ve nota, usul, makam bilgisinin verildiği kurslar düzenlenmektedir. Bunların dışında her yıl yaz aylarında Yalova’da kamışlığa gidilip kamış seçiminden, ney açmaya ve üflemeye varan bir süreçte isteyenlere kendi neyini kendisinin yapması imkânı yoluyla kurs düzenlenmektedir.
- Konserler: Ülkemizde ve Dünya’nın pek çok yerinde Orta Asya Türk müziklerinden, tasavvuf müziğinden, klasik Türk müziğinden, tedavi edici makam müziklerinden örneklerin verildiği, baksı ve sema gösterilerinin olduğu konserler düzenlenmektedir.
Ney ile dinlemeyi öğrenirsiniz; önce müziği sonra kendinizi; rebap, sizi derin bir suyun içine daldırır, başlarsınız o suyla kıyıları gezmeye; ud, içinizi titretirken yaprak olur, dal olur, meyve olursunuz ağaçlarca; tamburla, kopuzla ilahi bir yükseliş başlar, suyun ritmi hücrelerinizi dinginleştirir, şifalandırır ve çeng ile öte aleme geçersiniz bedeninizden sıyrılıp, ölür ve yeniden dirilirsiniz her defasında.
Hepsinden amaç birlik ve beraberlikle, egodan sıyrılmakla mümkün olan ahengin ve dengenin sağlanmasıdır, huzuru yaşamaktır. Hissedilen, bilinen algılanan âlemle varolduğuna inanılan fakat his ve algının yeterli olmadığı gayb âlemine yönelebilmektir.
Kodları özümüzde, ortak bilinçdışımızda mevcut olup da unuttuklarımızı, özümüzü hatırlamamızı kolaylaştıran ve varoluşumuzu yaşamamıza yardımcı olan, “merhametli müzik” adını verdikleri müzik ve Hak sohbetleri ile bizi bize hatırlatır Oruç Hoca ve grubu her çalışmasında. Kimi samimi ortamlarda, kimi bilimlik, kimi sanatlık, kimi hareketlerle yapılan toplantılarladır. Ama hepsi ruhun, zihnin ve bedenin bir bütün olduğuna dairdir, insana, sevgiye, merhamete, mutluluğa ve cennete dairdir. Zira “cennetin sesleriyle bütün kötü sesler iyiliğe dönüşür” (Mesnevi IV.Cilt).
Müzik, kâmil insan olma sürecinde ruhun yükseliş yollarından birisidir ve hatta Bethowen’ın dediği gibi “musiki Allah’ın lisanıdır”. Dileyelim de bu lisanı anlayabilenlerden, konuşabilenlerden, aşkını artıranlardan, ruh, beden ve zihin bütünlüğü içinde sağlıklı olanlardan olalım.